Ertuğrul Özkök, eşinin ismine gönderme yapan, “Tansu’ya Mektuplar” başlığı altında yazdığı ve, “newsletter” olarak paylaştığı yazılarında bugün, Gülse Birsel imzalı ‘Yılbaşı Gecesi’ filminin galasından izlenimlerini kaleme aldı.
Özkök’ün “Bir yeni Türkiye yılbaşısı; kulağınızda Ali Erbaş’ın fetvası, kapınızda türbanlı akordeoncu ve dövmeli dansöz” başlıklı yazısı şöyle:
Bir yeni Türkiye yılbaşısı; kulağınızda Ali Erbaş’ın fetvası, kapınızda türbanlı akordeoncu ve dövmeli dansöz
|
Çocukluğumun İzmir’indeki fırdöndülü, tombalalı, birinci çinkolu yılbaşı geceleri dışında aklımda kalan bir tek yılbaşı var. Meşum 1979’u, 12 Eylül’ün 1980’ine bağlayan gece… ODTÜ’lü ünlü bir iktisatçı ile evli, daha sonra reklam dünyasında parlayacak bir kadar arkadaşımız, yılbaşı partisi düzenlemişti. Saat 00.00’dan evvel kendini yatak odasına kilitleyen mesken sahibi Çok iddialıydı. ”Bu gece kesin çok eğleneceğiz ve bu kapkaranlık Türkiye’yi unutacağız” diyordu. Terör ve askeri darbe korkusu ortasına sıkışmış dimağlarımızın darmadağın olduğu bir yıl bitiyordu… Aramızda bir tek o bayan arkadaşımız çok iddialıydı. Saat 23.00’e hakikat o tez gitmiş ve yerini sıkıcı, sıradan bir aydın sohbeti almıştı. O vakitler Altılı Masa ve “Reis” yoktu. Konumuzu olağan ki Demirel-Ecevit ve Türkeş’ti… İşte tam o anda, eğlenme konusundaki savlı bayan arkadaşımız resmen bir hudut krizine girdi. Kahkahalar atarak lakin birebir vakitte hüngür hüngür ağlayarak kendini yatak odasına kapattı. Hepimiz yatak odasının kilitli kapısının önünde onu dışarı çıkmaya ikna etmeye çalışıyorduk. O geceden aklımda kalan son sahne Ama edemedik. Geceden hatırladığım son kare, başındaki kırmızı Noel Baba bonesiyle bir koltukta oturan Enis Batur’du… Her zamanki en cool ve umursamaz haliyle sigarasını içiyordu. O geceden sonra şunu öğrendim. Her 10 Beyaz Türk yılbaşı partisinin 8’i hüsranla biter… 1979’dan beri hüsranla bitmeyen tek yılbaşını dün akşam yaşadım 1979’dan beri hüsrana uğramadığım tek yılbaşı gecesini dün akşam yaşadım. Daha doğrusu kostümlü bir yılbaşı provasıydı… Ve birinci kere çok eğlendim. Senaryosunu Gülse Birsel’in yazdığı, direktörlüğünü Ozan Açıktan’ın yaptığı ve bu cuma gecesi Disney Plus’ta gösterime girecek olan “Yılbaşı Gecesi” sinemasının ön gösterimini izledim. İzlenimlerimi anlatacağım lakin evvel, sinemanın ortalarına yanlışsız yaşadığım şu duyguyu aktarayım. Galiba bu yılbaşı, 1979 yılındaki o karanlık Ankara iklimine çok benziyor… Çok yakın birçok arkadaşım şu sıralar Covid müspet ancak, biz güya Covid’i bitirme kutlamasına hazırlanıyoruz. Beyaz Türk hayaletlerinin “Casper” çizgi roman alemi Arkamızda kutuplaşmış; 6 yaşınd tecavüze uğramış bir kız çocuğunun dramını bile arbede etmeden konuşamayan, gençlerinin umudunu yitirdiği bir yıl var… Önümüzde ise bir seçim… Karamsarlıkla umut ortasında sıkışıp kalmış Beyaz Türk ruhlarından oluşan bir Casper alemindeyiz. Galiba bu sefer yılbaşını iyi kutlamaya hazırlanıyoruz. Diyanet İşleri’nin artık kabak tadı veren o feci yılbaşı fetvaları inadına kutlamaya hazırladık kendimizi… Eğer siz de bu türlü bir ruh halindeyseniz… Yılbaşı gecesi kesinlikle seyredin bu şahane filmi… Bu 2 saat size de çok uygun gelecek. Şimdi sizi dün geceye, bu önizlemeye götüreyim. Merak etmeyin spoiler yapıp seyretme keyfinizi berbat etmeyeceğim. |
Yanımda Gibi’nin Ersoy’u ve Teoman, önümde sinemanın bütün oyuncuları
Filmi, bütün oyuncular, üretimciler ve Disney yöneticileri ile birlikte izledik.
Yanımda, son vakitlerde Cüneyt Özdemir’in Youtube platformunda yaptığı çok hoş görüntü mülakatları ile herkesin dikkatini çeken Elif Dürüst vardı.
Onun yanında hayranlıkla izlediğim bir karakter.
Exxen’deki “Gibi” dizisinin Ersoy’u, Ahmet Kürşat Öçalan…
Gibi’de dinlemekten büyük keyif aldığım o şahane sesi olağan hayatında da aynıymış…
Girişte Teoman ile sohbet ettik.
Harry Styles’ı andıran kruvaze ekip elbisesini çok beğendim.
Diktiriyormuş. Yılbaşı gecesi Bodrum’da sahneye çıkıyormuş.
Bildiğimiz Gülse Birsel oyuncuları, artı yeniler tam takım orada
Dizi oyuncuları tam takım:
Alican Yücesoy, Alina Boz, Ayta Sözeri, Boran Kuzum, Büşra Pekin, Cengiz Bozkurt, Derya Karadaş, Buyruk Benderlioğlu, Fatih Artman, Gülse Birsel, İrem Sak, Kubilay Tunçer, Nazmi Sinan Mıhçı, Serkan Keskin, Şebnem Bozoklu ve Zeynep Güngör…
Çekirdek Beyaz Türk ailesi meskeni Christmas pazarına çevirmiş
Filmin birinci sahnesi motamot şöyle:
Covid’den bunalmış bir “Çekirdek Beyaz Türk aile”, çok fakat çok argümanlı bir yılbaşı davetine hazırlanıyor.
Tabii argümanlı olan yeniden kadın…
Bir de bu bayan Şebnem Bozoklu olursa…
İddia büyük olmaktan çıkıp, azametli bir ihtiras haline geliyor.
Ev de o argümana uygun biçimde donatılmış.
Yani o denli Migros’tan alınmış yapay bir çam ağacı ve üç beş yaldızlı plastik top değil…
Beyaz ayılar, Noel Baba otomobilleri..Tabii ki Noel Baba’nın kendisi ve doğal ki geyikleri…
Evin için hatta havuz başı o denli donatılmış ki, neredeyse orta uzunluk bir Avrupa kasabasının “Christmas Market’i” haline gelmiş.
Yok yok yani…
Bir yılbaşı Beyaz Türk’ünün en büyük kâbusu nedir?
Sevdikleri bütün arkadaşları davet edilmiş, hepsi gelecek.
Ancak, her Türk yahut en azından her 10 Türk’ten 6’sınının olduğu üzere konut sahibi bayanın da büyük bir kaygısı var.
“Göreceksin bak son dakikada bir aksilik çıkacak…”
Kocası büyük bir holdingin üst seviye yöneticisi…
Hali vakti oldukçadan iyi…
Kızı ise tam bir tek cocuk…Genç kızlık triplerine çoktan girmiş.
Kocası durmadan “Bak bu türlü diye diye aksiliği çağıracaksın” dese de o takıntılı…
Nitekim aksilik davete icabet ediyor.
Hükûmet son dakikada Covid nedeniyle iki gün sokağa çıkma yasağı ilan ediyor…
En yaygın yılbaşı sendromu: YEBHS
İşte o an meskenin sahibesi o denli bir krize giriyor ki…
Bilimsel ismini şöyle koyabilirsiniz:
“YEBHS…”
“Yılbaşı Cümbüş Beklentisi Hayalkırıklığı Sendromu…”
İşte başarılı meskende ezik koca ondan beter hale geliyor.
Ama merhum Demirel’in deyişi ile “Demokraside ve Türkiye’de devalar tükenmez…”
Nitekim o deva bulunuyor…
Madem sokağa çıkma yasağı var, sitedeki komşuları davet etmek…
Ya, abi bizim sitede kimler oturuyor?
Hiç de kötü fikir değil…
Ama tek sorun şu…
Bir Beyaz Türk yaşadığı sitede kaç komşusunu tanır ki…
Tanımazsanız da şunu kestirim edebilirsiniz…
Böyle varlıklı insanların yaşadığı bir sitede, en azından sizin üzere beşerler yaşıyordur değil mi…
İşte orada yanıldınız… Hem de kötü halde yanıldınız…
“Yeni Türkiye’nin yeni hallerini” hiç bilmiyorsunuz demektir…
İşte biz Beyaz Türkler bu yılbaşı daima birlikte sitemizin yeni sakinlerini tanıyacağız…
Hem de çok yakından tanıyacağız…
Sizden üç mesken ötede çekirdeki bir mafya ailesi yaşıyor
Sizden üç mesken ötede bir “çekirdek mafya ailesi”nin yaşadığını biliyor muydunuz? Hem de rakip mafya tarafından öldürüldü öldürülecek bir günde…
Ağır mitralyözlü müdafaaları dahil, maaile davetinizi kabul edip geliyorlar…
Plastik cerrah zannedip davet ettiğiniz komşu meğerse aslında kimmiş…
Zırtapoz bir arkadaşınızın ondan da zırtapoz arkadaşının partneri yahut eşi kimdir bir bilseydiniz…
LGBT’siz bir site nüfusu olabilir mi…
Çat kapı onlar da geliyor. Yanında bayan mı yoksa LGBT’nin yeni eklenmiş son harflerinden bir bayan bar müzikçisi da varsa…
Başörtülü muhafazakâr bir ‘bacımızla’ dalga geçilebilir mi?
Ve müzikler söyleyerek konuta girdikten beş dakika sonra kapınız çalınıp açtığınızda….
Tırınnnnnınnn… Karşınızda elinde akordeonla arya söyleyen bir kadın…
Başı örtülü…
Zırtapoz arkadaşın daha da zırtapoz arkadaşının partneri…
Başı örtülü ancak yeniliklere açık, sonradan olma bir muhafazakâr…
Gecenin en kritik anı ise masa başında umutlarla dolu yeni bir yıl için kadeh kaldırılacağı an yaşanacaktır…
Arkadaşlar ortamızda alkol almayan bir komşumuz var…
Meclis başörtüsüne garantiyi oylamaya hazırlanırken, Yeni Türkiye’nin “Yeni Cohabitation’unu”, birlikte yaşama adabını öğrenmeye çalışan bir Beyaz Türk bayan bu minicik kadeh kaldırma krizi nasıl yönetecektir?
Gülse Birsel muazzam bir putu, bir klişeyi kırmış.
Bir Beyaz Türk’le dalga geçilir de, başörtülü muhafazakar bayanla geçilemez mi…
Normalleşme bu türlü bir şeydir işte…
Anlatmayacağım doğal seyredin…
Hiçbir yılbaşı Diyanet fetvasının silemeyeceği kolektif hafıza karesi
Tabii Beyaz yahut daha Beyaz yahut öteki renk bir Türk’ün kollektif hafızasının asla silinemeyecek yılbaşı sahnesinin ayrılmaz bir modülü var…
Hiçbir Diyanet fetvasının silemeyeceği güçlü bir ortak hafıza…
Yılbaşında TRT’de dansöz…
Tabii ki bu gecede de olacaktır.
Ama Türkiye artık eski Türkiye değil…
Gelen dansöz dövmelidir…
Üstelik konuta hangi kıyafetle gelecektir bir görün bakalım sinemada.…
Orada da bir tabu kırılıyor…
Böylece Yeni Türkiye’nin yeni lüks site fotoğrafı tamamlanır ve çılgın bir yılbaşı gecesi başlar…
Ve son davetli bir muhalif: Üstelik komşu değil, o evden
Biliyorum şu günlerde çoğunuzun içinde “muhalif” bir siz oturuyor.
Hiç merak etmeyin. O da davetli…
O gece düzgünce mazoşistleşip, muhalif konuşan baş programlarına takılmanız gerekmeyecek.
Gülse Birsel senaryosunda sizi de unutmamış.
Filmin sonunda o denli bir sahne ve muhalif tirat var ki…
İçinizde yıllardır büyüyen çaresizliğin nasıl güçlü bir haykırışa dönüşebileceğini göreceksiniz.
Bir yılbaşı finalinde hangi şarkıyı söyleriz?
Ve süper bir final…
Yeni bir Türkiye kozmografyasının daima bir ağızdan söylediği şarkı…
“Ağlama değmez bu hayat bu gözyaşlarına…”
Ne diyor o müzik:
“Ömür çiçek kadar narin bir gün kadar kısa..”
Ağlama değmez bu hayat bu gözyaşlarına…”
Baktım bütün salon ayakta alkışlıyor…
Ama ağlıyorsunuz…
Çok özlemişsiniz bunu çünkü…Çok da haketmişsiniz…
|
Gülse Birsel bizim en hoş algoritmamız 1979….2023… 44 yıl geçmiş… Ne keyifli bize ki: Hâlâ birlikte söyleyeceğimiz müzikler kalmış… Teşekkürler Gülse… Sen bizim en hoş algoritmamızsın…Pardon doğal zekâmızsın… Yazdıkça bizi daha düzgün tanıyor… Bizi tanıdıkça daha hoş yazıyorsun… Ve daima birlikte görüyoruz ki… Biz Beyaz Türkler…Biz bütün Türkler… Hiç de kötü beşerler değiliz… Bu 84 milyonluk büyük sitede bir gün kesinlikle bütün komşularımızı tanıyacak, birlikte eğlenmeyi yine öğreneceğiz… 2023 inşallah bu türlü bir yıl olacak… |